Aşılama, en etkili halk sağlığı müdahalelerinden biridir.
Aşılanmanın, hem kişisel hem de toplumsal yararları vardır. Kişisel olarak aşılanan kişiyi hastalıklardan ve onların yol açtığı sakatlık ve ölümden korur. Aşılanmanın toplumsal yararları ise; aşılanarak bağışık hale gelmiş bireylerden oluşan toplumlar hastalıkların yayılmasına karşı direnç gösterirler ve bu yolla henüz aşılanmamış kişiler ile aşılanmaya engel oluşturan bir hastalığı olan kişilerin de korunması sağlanmış olur.
Türkiye’de etkin ve sürekli aşı uygulamaları, 1930 yılında çıkarılmış olan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu doğrultusunda Çiçek aşısının zorunlu uygulanması başlamıştır. Ülkemizde bu hastalık salgınlar halinde seyretmiş, 1924-1944 yılları arasında 10.359 kişi hastalanmış ve 2.323 kişi hayatını kaybetmiştir. Ülkemizde en son vaka 1956 yılında görülmüş olup Çiçek hastalığının dünyadan yok edilmesi ile birlikte 1980 yılında Çiçek aşısı uygulamasına son verilmiştir. Böylelikle yaygın aşı uygulaması ile bazı bulaşıcı hastalıkların tamamen yok edilebileceği kanıtlanmıştır.
1937 yılından itibaren tek olarak uygulanmaya başlanan difteri aşısı 1968 yılından sonra boğmaca ve tetanoz aşıları ile birlikte “karma aşı” adı altında uygulanmaya başlanmıştır. Çocuk felci aşısına 1963 yılında, kızamık aşısına ise 1970 yılında başlanmıştır.
Ülkemizde, 1981 yılında “Genişletilmiş Bağışıklama Programı” başlatılmıştır. Bu yıllarda verem, difteri, boğmaca, tetanoz, kızamık ve çocuk felci olmak üzere 6 hastalığa karşı aşı uygulanmakta iken bilimsel gelişmeler doğrultusunda aşılama takvimi yenilenmiş olup halen 13 hastalığa (boğmaca, difteri, tetanoz, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, verem, çocuk felci, hepatit B, hepatit A, suçiçeği, Hemofilus influenza tip b’ye bağlı hastalıklar ile streptokokus pnömoniya’ya bağlı invaziv pnömokokal hastalıklar) karşı aşı uygulanmaktadır.
Çocukluk döneminde aşılama takvimini tamamlayan bir çocuk; difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği ile aşı ile önlenebilen hastalıklarla oluşan karaciğer iltihabı, karaciğer yetmezliği, siroz ve karaciğer kanserinden, yaygın verem hastalığından, menenjitten, zatürreden, orta kulak iltihabından ve tüm bu hastalıklar sonucu oluşabilecek sakatlık ve ölümden korunmaktadır.
Aşılama ile dünyada her yıl 2-3 milyon ölüm engellenmektedir, Ülkemizde ise aşılama ile yılda 14 binden fazla ölümün engellendiği tahmin edilmektedir. Ülkemizde yürütülen başarılı aşılama çalışmaları sayesinde vahşi poliovirüs bağlı son vaka 26 Kasım 1998’de görülmüş ve 21 Haziran 2002 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi ile birlikte Türkiye de “Poliosuz Ülke Sertifikası” almıştır. Dünyada da çocuk felci hastalığı sadece 3 ülkede endemik olarak görülmektedir.
Ülkemizde anne ve yenidoğan tetanozunun en düşük düzeye indirildiği DSÖ tarafından 2009 yılında belgelenmiş ve duyurulmuştur.
Son difteri vakasının görüldüğü 2011 yılından bu yana difteri vakamız bulunmamaktadır.
Ulaşılan yüksek aşılama oranları ile birlikte aşılama programımızda yer alan tüm aşı ile önlenebilir hastalıklarda önemli düşüşler sağlanmıştır.
Ülkemizde her yıl yaklaşık 1.250.000 bebeğe ve 2.300.000 okul çağındaki (ilkokul 1 ve ortaokul 4.sınıf) çocuğa aşı uygulanmaktadır. Ülkemizde uygulanan aşılar, DSÖ tarafından onaylanan GMP (İyi Üretim Prosedürleri) kurallarına uygun üretilmiş ve uluslararası referans laboratuvarlarında test edilmiş aşılardır. Ayrıca, kullanılacak aşılar teslim alınıp sahada kullanıma sunulmadan önce, Ulusal Referans Laboratuvarlarımızda da test edilmekte ve teknik şartnamelere uygunluğu kanıtlanan aşıların kabulü yapılmaktadır. Aşılar üreticiden alınıp aşılanacak kişiye ulaştırılana kadar tüm sağlık kuruluşlarında soğuk zincir sistemi içerisinde uygun ısı aralığında korunmaktadır. Bu kapsamda aşı saklama buzdolapları ve soğuk hava depolarının ısıları elektronik ortamda anlık olarak takip edilmekte ve soğuk zincirde herhangi bir kırılma olmaması sağlanmaktadır.